tarih:
britpop
liam gallagher
madchester
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Zeynep: Nereden, nasıl başlayacağımı bilmediğim ve sanırım hakkında bir şeylerden bahsederken en zorlanacağım isimlerden biri Sakin. Çünkü yeni bir grup müzik keşfetmekten öte hayatımda hâlâ izlerini taşıyor olmaları gibi birçok haklı sebep var. Ama hepsinden önce hikayenin en başına gidiyoruz.
Selin: 2004 yılı ben ortaokuldayım, müzik dinlemeyi seviyorum ama bir eksik var tam da o yaşlara uygun bir hayranlık eksikliği. Bu boşluğu o yıl Türk Rock müziğinin en önemli dönüşümlerinden birini yapmasına vesile olacak olan mor ve ötesi dolduruyor. Dünya Yalan Söylüyor albümü Dream Tv’de Kral Tv’de, MTV Türkiye’de izlediğim tüm kanallarda karşıma çıkıyor ve hayran olmamak elde değil. Tam da buradan rotayı Sakin’e çeviriyorum. Çünkü mor ve ötesi’nin kurduğu plak şirketi Rakun Müzik etiketiyle çıkıyor Sakin albümü.O sıralarda mor ve ötesi neredeyse ben de orada olduğumdan ön grup olarak her yerde adını duymaya başlıyorum Sakin'in. Bu blogu beraber açtığımız isimlerden biri olan ablam zaten o sıralarda çoktan sakinfan.com a üye olmuş forum forum geziyor bile.Ve böylece başlayacak olan müthiş bir müzik yolculuğuna dâhil ediyorum kendimi.
Zeynep: Dinleme alışkanlıklarımızın bugünden çok farklı olduğu ancak yavaş yavaş bazı platformlar sayesinde popüler olmadığını düşündüğümüz isimlere ulaşmanın nispeten daha mümkün olduğu senelerden birindeyiz, 2007. Tam olarak Sakin'i ilk kez nerede dinlediğim sorusu meçhul aslında. Çünkü hiçbir zaman MySpace üyeliğim olmamasına rağmen her gün açıp Edepsiz Komedya ve Denek Hayatım'ın albüm çıkmadan önceki versiyonlarını sayısız kez başa alıp alıp dinlediğimi ve ortaya çıkan müziğin örneklerini o zaman kadar hep yabancı gruplarda duyduğumuz bir türün, ülkemizde de bu kadar iyi yapılıyor olmasının beni deyim yerindeyse dumura uğrattığını hatırlıyorum. Böyle söylüyorum çünkü o anlar hiç uzakta değil, o ilk etkiyi unutmam mümkün de değil.
Zeynep: E akabinde günler günleri kovaladı. Her gün açıp şarkıyı dinliyorum ama elimdeki bilgiler sadece bu kadar, daha fazlasına nasıl ulaşırım diye kendime sorarken günlerden bir gün sakinfan.com isimli bir forum sitesi ile karşılaşıyorum. O zamanın ''trendlerinden'' olan forumlar benim de ilgi alanlarımdan biri olduğundan ''sebepsiz ve sonuçsuz'' biçimde hemen bir hesap oluşturuyor ve üyesi oluyorum. Ortak zevklerinizin olduğu insanları bulmak -hele bir de konu müzikse- şimdi düşündüğümde hayattaki en kıymetli şeylerden biriymiş. O zamanlar böyle düşünmek çok da olası değil tabii. Her ne kadar karşılaştığım şeye bir isim koyamasam da beni ne kadar mutlu ettiğini hatırlıyorum. Hislerini yazılı ya da sözlü ifade etmede zorlananlar beni anlayacaktır. :) Hatta okuldan eve gelir önce forumu açar ve tüm başlıklarda yazılan konulara verilen cevapları okurdum. Ki konu her zaman Sakin de olmazdı elbette.
O esnada da 7 Mart 2008 tarihinde Sakin ilk ve tek albümü olan ''Hayat''ı yayınladı.
Selin: 2008 yılında Caddebostan sahildeyiz. 2010 yılı için İstanbul Kültür Başkenti seçilmişti. Bu durumun ayak sesleri olarak şehrin her yerinde çeşitli kültür sanat etkinlikleri yapılmaya başlanmıştı. 2008 yılında da Caddebostan sahilde bu kapsamda bir konser düzenlendi. Gündüz yurtdışından gelen çeşitli küçük gruplar akşam da geçen sene (2007) bizi Eurovision'da temsil etmiş olan “herkeees akıllı bir beeen deliii” diye bağırmayı beklediğimiz mor ve ötesi. Ön grup tabi ki Sakin. İşte Sakin ile ilk karşılaşmam böyle oldu. En önde ve “bir kıpır içim”. Hem o gün gelmiş olan sakinfan üyeleriyle ablamın tanışması sayesinde tanıştım, hem de hiç unutamayacağım bir grubu ve geri kalan hayatımı şekillendirecek pek çok insanı tanımış oldum.
Selin: O
Caddebostan günü görmüştüm pankartı sahnenin sol ön tarafına toplanmıştı
SakinFan.Elif Müftüoğlu’nun çizimleriyle şenlenen Hayat albümünün kapağı
vardı. Eve döndüğümde aklımda kalan sevdiğimiz müzikleri bizimle aynı heyecanla
dinleyen insanlarla tanışmış olmak,anı paylaşmak,bir yere ait hissetmek ve “sor
garip kimin bu sokaklar etraftaki dönmeee dolaplar,nerdeyseen çııık” şarkı
sözleriydi. Bu şarkı neydi neydi diye dolaştım evin içinde.Sanırım o sıralarda
albümü ablam çoktan almıştı. Hemen cd’ye takıp baştan sona dinlemeye
başladım.Sonra ablamın forum şifresiyle
siteye girip tüm başlıkları su içer gibi okudum, hemen yakalamak istediğimi çok
iyi hatırlıyorum.
Selin: Sonrası
akıp giden Sakin neredeyse oraya koşturduğumuz yıllar şeklinde geçti.Koştur koştur Peyote, Hayal Kahvesi, Bronx Pi,Ghetto, üniversite bahar şenlikleri (Yıldız Teknik, Boğaziçi, Galatasaray) gibi bir yolculuğa başladık. Öyle ki gittiğimiz her
konserde mekânın yarısını sakinfan üyeleri dolduruyor ve koca bir salon dolusu
arkadaşlar toplanmış arkadaşlarını dinliyorlar durumu yaşanıyordu. Hatta öyle
ki bir gün grubun gitaristi Özdemir Dereli’nin doğum gününü, bir başka gün de baterist Soner Özışık'ın doğum gününü Taksim Vosvos Cafe'de kendileriyle beraber kutlamıştık.
Zeynep: Benim de dinleyen olarak onlineda başlayan yolculuğum, o zamanki aklımla iyi ki de gitmişim dediğim fan buluşmaları ile gerçek hayata da tezahür etti. Hatta bunlardan birinde grup üyelerinin de katıldığı bir tanesi olmuştu. Henüz Taksim ruhunu kaybetmemişti ya da son güzel günlerini yaşıyordu. Neyse ki ucundan da olsa faydalanmış olanlardan biri olarak kendimi şanslı hissediyorum diyebilirim. Taksim - Vosvos Cafe'ye sevgiler!
Zeynep: SakinFan İstanbul ayağı temsilcilerinden birileri olarak (haklı gurur) o günden sonra neredeyse İstanbul içindeki tüm konserlere gittik, gidemediklerimizden de o dönem forumda yazan diğer arkadaşlar sayesinde mutlaka haberdar oluyorduk.
Zeynep: Aynı dönem müzik yapan diğerleri içinde farkını belli eden grup, adını da daha geniş kitlelere duyurmuştu. Böylece birçok festival, konser, üniversite bahar şenlikleri sayesinde bireysel olarak evden eşlik ettiğimiz şarkılara hatırı sayılır bir kalabalık olarak eşlik etmek, her şarkıda oyunlar yaratmak ve o dünyaya dahil olmak ömrüm boyunca unutmayacağım anlar ve hatıralar hediye etti bana.
Selin: Konser anlarının en güzel taraflarından biri dinleyicilerle yarattığınız oyunlardır bence. Mesela Sakin ''Denek Hayatım'' dediği anda “denek hayatım treni” oluşur insanların arasında dolanmaya başlardık. Ya da grubun vokali Onur Özdemir “ellerini uzaaat ki dokunsuun parmaklarım buugüüün” dediğinde parmaklarımızı havada sallamaya başlamışızdır. Kimileri kişisel bir oyun olarak “burnuum omzundaaa” dendiği anı fırsat bilip sevdiğinin ya da arkadaşlarının omzuna koyardı burnunu. Böyle böyle “indirdik yetişkinliğimizi oyun alanına”.
Zeynep: Böylesine güzel geçen bir dönem sonrası tabii ki 2. albüm hazırlıkları haberleri kulaktan kulağa yayılmaya başladığı esnada, aslında pek de öyle olmadığını ve grubun dağıldığı haberini aldık. Hâlâ klasörlerimde saklı demolar, albüm dışı kayıtlar acaba albüm olsaydı nasıl olurdu sorusunu bir yandan sorduruyor elbette. Ama bunun artık dinleyici açısından baktığımızda bencilce bir istek olduğunu çok daha açık bir şekilde gördüğümü söyleyebilirim.
Selin: Her güzel şeyin bir sonu olması zorunluluğu berbat ama aynı zamanda olması gereken de bu. Yoksa belki de bugün böyle anamazdık hiçbir şeyi. Sakin’de o güzel konser günlerinin de bir noktada sonuna geldik. Hayatın insana hem kötü hem iyiyi aynı anda yaşatması büyük karmaşa yaratabiliyor. O dönemlerimi Sakin dinlemekle beraber gelen her şey kurtardı diyebilirim. Hala daha iyi ki arkadaşız ya da iyi ki tanışım iyi ki ordaymışım cümleleri kurabiliyorsam bu yüzdendir.Son konser Bronx Pi’de oldu. Sonrasında fotoğraflara baktım, konuşulanları dinledim. Hayat içinde insan ne kadar değişebildiğini, değişmek istediğini görünce bu değişimi isteyenleri anlaması da o kadar kolaylaşıyor bence. Bugün çok daha iyi anlıyorum.
F. Zeynep & Selin
Yorumlar
Yorum Gönder