tarih:
britpop
liam gallagher
madchester
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Merhaba Araştırmacı-Dinleyiciler,
1997 yılındayız.
Radyolarla çok haşır neşiriz,
zira Spotify’mış Youtube’muş filan yok henüz. Hatta, sevdiğin şarkının
sözlerini bulamıyorsun internette. Hem uluslararası olanı, hem ulusalı hem de yereli,
yeni çıkan albümleri tanıtır, “lokomotif” şarkıyı çalar, gerisini de size
bırakır. Müzik kanalları ve programları ise “lokomotif” şarkının klibini
yayınlar, yine gerisini size bırakır. Gerisinde albüm var çünkü. On şarkı,
sekiz şarkı, on üç şarkı. Bazen de duble çıkan albümler olur, iki albümlük
materyal önüne geliverir, bayram edersin. Önümüzdeki günlerde albümden,
genellikle dinleyici beğenisine göre, albümdeki başka bir şarkıya klip çekilir.
Bir süre de o yayınlanır müzikal ortamlarda. Lokomotif şarkılar ve
ikinci/üçüncü klip şarkıları, günümüzün single’ları yani. Şu an ne var; neredeyse
sadece single’lar ile yaşıyoruz. Single’ların b yüzünde çıkan albüm harici
şarkılar kayboldu. Ortalık lokomotif kaynıyor. Gerisinde vagon yok. Single’ların
hakim olduğu bir müzik dünyasındayız.
O dönem radyolarda en
çok çalanların başında U2 geliyor. POP albümü yeni çıkmış. Discothéque ilk
single. Radyoda saat başı Discothéque çalıyor.
İkinci single olarak
Staring At The Sun yayınlanmış. Nisan gibi, havaların ısındığı bir dönemde Bono
diyor ki “summer stretching on the grass, summer dresses pass, in the shade of
willow tree, creeps a crawling over me”.
Bir süredir farklı
yerlerde 90’larda ne yaptıkları merakla beklenen, müzikal mecralarda sıklıkla
çalınan, albüm tanıtımlarına yer verilen U2, Sting, Jon Bon Jovi gibi isimleri
bir karalama, burun kıvırma hareketinin var olduğunu görüyorum. O zamanlar
metal, grunge, indie, brit dinleyen, dinlemekle de kalmayıp neredeyse
tapınanlar; yıl olmuş 2020 (ne yıl ama), pop müzik piyasasında müzikalite diye
bir şey kalmamış, 90’lara adını kazımış isimlere dönüp dolaşıp saydırıyorlar.
90’ların popüler
müziğinin kalitesinin yüzde onu günümüzde olsaydı, bu yazıyı yazmama hiç gerek
olmayacaktı. U2 ve Sting hayranı değilim, Jon Bon Jovi’den de hiç hazzetmem. Ancak
günümüzde radyo dinleyemez hale gelmişken, 90’lar isimlerine saydıranları
günümüz müzik mecralarının muhteşem single dünyasıyla başbaşa bırakmak
istiyorum. En olmadı tapındıkları müzik içinde mutlu mesut yaşamaya devam
etsinler (ki muhtemelen de öyle oluyor).
Bu ve benzeri isimleri
beğenmeye beğenmeye lanetimizi bulduk.
Radyoyu açtığımda bir “Do You Feel Loved” duymayı isterdim.
Yorumlar
Yorum Gönder