KONSER ARŞİVİ: Liam Gallagher - 14 Ağustos 2018

So Tell The Girls that SUPERGRASS is Back in Town

MTV’nin Alternative Nation diye bir programı vardı. Efsane bir programdı. Bugün hala çok severek dinlediğim birçok ismin kliplerini ilk olarak bu programda izlemiştim. Gecenin bir yarısı o dönemin alternatif işlerini iki saat boyunca peşpeşe izlerdik. Evet, gerçekten eskiden televizyonda böyle şeylerle karşılaşabildiğimiz için televizyon izlemeyi severdik, çünkü güzel şeyler çıkıyordu karşımızda. Günümüzde biraz cesaret istiyor televizyonu açmak. Bir takım güzelliklere teslim ediyorduk kendimizi; “gelin. teker teker filan değil, beşer onar girin hayatımıza”. 

Girdiler sağolsunlar. Çıkmak da bilmiyorlar :)


Supergrass ile Alternative Nation’da tanıştık. Bazı şarkılar veya klipler etkilerini onlara birkaç defa maruz kalmanız sonucunda hissettirirler. Supergrass’ın Mary’sinin hiç böyle bir derdi olmadı. Alternative Nation’da Mary çalsın hadi artık diye beklerdik, çünkü kuş cıvıltılarıyla başlayan klip mini bir korku filmine dönüşüyordu ve biz de ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Klibin yönetmeni Sophie Muller’ın bir kerede bizi yakalaması ise hiç şaşırtıcı değil aslında, zira başka hangi kliplerin yönetmenliğini yapmış diye baktığımızda bir güzel alıyoruz cevabımızı. IMDB’ye göre, 80’lerde Eurythmics’ten başlayıp, günümüzde Selena Gomez’e kadar gelen yüzlerce klipte imzası var. Hatta şu cümleyi kurmadan edemeyeceğim; Alternative Nation Sophie Muller çalıyormuş aslında.


Mary

Supergrass 1993’te Oxford’da kuruluyor. Fakat öncesinde, grubun yarısı (vokalist Gaz Coombes ve davulcu Danny Goffey) bir shoegaze grubu olan The Jennifers adı altında 1990’da, daha lise yıllarındayken birlikte çalmaya başlıyorlar. O dönem Oxford ve civarındaki birçok yerde sahne alıyorlar. Bayağı bir sükse yapmış olmalılar ki, sonradan çok güzide bir plak şirketi olacak Nude Records’un dikkatini çekiyorlar. 1993’te Suede’in ilk albümünü yayınlayarak parlayan Nude Records (ki bizim de Suede’i yayınlandıkları plak şirketinin ismine kadar takip ettiğimiz burada ortaya çıkıyor), 1992’de The Jennifers’in sonunu getiren şirket aynı zamanda. Nude Records ile anlaşamayan The Jennifers dağılıyor.

Bu dağılmanın birkaç ay sonrasında, o çok karakteristik sesine bayıldığımız Gaz Coombes’in Mick Quinn ile tanışıp kaynaşması ve Gaz’in ağabeyi Rob Coombes’in de gruba dışarıdan dahil olması ile Theodore Supergrass adı altında atılıyor grubun temelleri. Birkaç ay bu ismi kullandıktan sonra Theodore kısmını atıp, bizim bildiğimiz Supergrass oluyorlar. Rob’un resmi olarak gruba dahil olması 2002 yılıymış aslında. Sürekli grupla birlikte çalmasına rağmen grupta değil gibi davranmışlar senelerce. Oysa ki, Alright’ın gelmekte olduğunun sinyalini bize ilk veren Rob’un klavyesi. Kardeş kaprisi işte!

İsminin de netleşmesiyle birlikte grubun kurulma aşaması bitiyor (çok şükür) ve sonra ne oluyor? Sonra tabii ki hep birlikte dans ediyoruz!!!

Yazıyı burada bitirmek istiyorum, ama tabii ki böyle bir şey yapmayacağım. Ancak, şu da bir gerçek; Supergrass varsa dans vardır, gerisi teferruattır.

1995’te yayınlanan ilk albümleri I Should Coco İngiltere albümler listesinde bir numaraya çıkıyor. İlk single olarak Caught by the Fuzz yayınlanıyor. Aynı albümdeki Alright ise ilk hit'leri oluyor ve İngilere single'lar listesinde iki numaraya kadar yükseliyor. 1995’ten 2010’a kadar altı stüdyo albümü yayınlıyorlar. Hepsi birbirinden leziz şarkılarla dinleyicileri odalarında, evlerinde, konser salonlarında ve festivallerde dans etmek zorunda bırakıyorlar. Bir sürü de ödül alıyorlar.

Alright

Grup 2010 yılında dağılma kararı alıyor ve herkes kendi bireysel çalışmalarına yöneliyor. 2019 yılında tam da tekrardan bir araya gelmeye karar verip İngiltere’de, Avrupa’da ve hatta Amerika’da konserler vermeye başlamışlarken, pandemi sebebiyle her müzisyenin ve müzikseverin başına geleni onlar da yaşıyor ve konserler iptal oluyor. Gerçekleştirilebilen konserlerden çok güzel görüntüler paylaşılmıştı Instagram’da. Benim en sevdiklerim Peter Doherty’nin The Libertines’ten biricik yoldaşı Carl Barât tarafından paylaşılan konser hikayeleri ve Ed Harcourt’la Gaz’in kuliste yanak yanağa çektirdiği fotoğraflar oldu. Sadece biz değil, herkes özlemiş Supergrass’ı meğerse.

Supergrass’in yeniden bir araya geldiğini duyduğumda bir ümitle belki bize de gelirler diye beklemiştim. Konserler açıklanırken gözüm hep Supergrass’ı aramıştı. İstanbul’da bir konser açıklansaymış bile diğerlerinin akibetine uğrayacakmış oysa ki.

Sonuç itibariyle, bir konser ortamında olmasa da, Moving’i her duyduğumuzda  got a low low feeling around me, and a stone cold feeling inside, and i just can’t stop messing my mind up or wasting my time” diye diye yirmi senedir dans ediyoruz.


Moving

En güzel britsel mevcudiyetlerin başında gelen Supergrass’ı çalma listelerinize eklemeniz müzikal anlamda kendinize yapabileceğiniz en güzel iyiliklerden biridir. Albüm albüm dinlemeniz daha da iyisidir. Blogumuzun Spotify listesinde de bulabilirsiniz kendilerini.

Brit’le kalın.

 

brit me

Yorumlar