tarih:
britpop
liam gallagher
madchester
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Sene 1998, sonbahar aylarındayız muhtemelen. HBB’nin daha önce de bahsettiğim belli sıra ile yayınlanan klip akışında, brit mavisi bir klibin içerisinde Vogue’dan fırlamış gibi bir adam beliriyor. Bu adam klibin sonunda yere devrilecek olan bir sandalyede oturmakta, huzursuz huzursuz kıpırdanmakta ve kameraya dik dik bakmaktadır. O anda ekrandan biraz uzaklaşmak isteyebiliriz, ancak bu sadece birkaç saniye sürer, çünkü şarkının girişi “Brit Pop’a Giriş 101” dersi kapsamında verilebilecek en güzel örneklerden biridir. Bu girişin etkisi vokalin de girmesiyle birlikte boyut atlar, çünkü duyabileceğiniz en güzel ses renklerinden biriyle tanışırız. Şarkı ilerledikçe, sürükleyici bir hikaye okurcasına enstrümanları ve vokali takip ederken anlarız ki, yeni bir işimiz var artık.
Yeni işimiz Marion’dır. Yeni işimiz Jaime Harding’tir.
Şu an bu işimiz kolay, çünkü
tüm diskografisine ulaşılabiliyoruz Marion’ın. Fakat 1998’de sadece elimizde Miyako Hideaway klibi vardı. Şarkıyı
her dinlediğimde yirmi üçüncü saniyedeki “hate” hareketi gelir gözümün önüne
hala. Daha fazlasına ulaşabilmek için o günlerde interneti zorlamak da bir işe
yaramıyordu. Zaman zaman belirttim daha önceki yazılarımda, sevdiğimiz şarkının
sözlerine ulaşamıyorduk diye. İşte o şarkı bu şarkıdır.
Ömrü hayatımda Marion’dan daha fazla aradığım bir şey olmadı. Torrent’i keşfedene kadar Marion’ın başka herhangi bir şarkısına ulaşamadım. Ve anahtar kelimenin önemini de yine Marion sayesinde öğrendim, zira ilk albümlerinin adını yazıp karşımda “Marion – This World and Body” torrentini görünce çıldıracaktım neredeyse.
Jaime Harding, Brett
Anderson’ın şarkılarında bahsettiği, Pete Doherty’nin ise sadece hayal
edebileceği hayatı yaşadı ve bu ona gerçekten çok pahalıya patladı. Uyuşturucu
ile olan ilişkisi sebebiyle yaşadıklarını, NME’deki
büyük hayranlarından biri olan Talia
Soghomonian’a tüm detaylarıyla anlatmış 2011’de, albüm olarak da yayınlanacak
“Alive In Manchester”dan önce.
(https://www.nme.com/blogs/nme-blogs/whatever-happened-to-marion-761843).
Röportajı okuyunca yaşadığı
depresyonların boyutunu az da olsa kavrayabiliyoruz. Sağlık durumunun vahametini
de kalp fizyolojisi hakkındaki bilgisinden anlayabiliyoruz. Bu röportajda
üçüncü albümden, yeni şarkılardan bahsediyor, fakat ne yazık ki böyle bir albüm
görebilmiş değiliz henüz. Bir gün görürüz umarım.
Bunca olaydan sonra Jaime artık
uslandı diye düşünebilirsiniz, fakat durum böyle değil. 2016’da, tam da 2012’deki
Alive In Manchester’dan sonra vereceği ilk konserler olan yirminci yıl
kutlamaları konserleri öncesinde, telefonla ulaşamadığı için kız arkadaşına kızıp
kıyafetlerini yakıyor (duvara kafa atan emoji). Kundakçılık sebebiyle hapis
cezası alıyor ve beklenen konserler silsilesi de iptal oluyor. Hapise girmeden
önceki dönemde Facebook’taki hesabında sürekli sevdiği şarkıları ve filmleri
paylaşıyordu. Gerilim filmlerini çok sevdiğini o dönemde öğrendim, ki zaten
Marion isminin de Alfred Hitchcock’un Psycho’sundan geldiğini biliyorduk. Neden
sürekli bunları paylaşıyorsun diye merak edip soranlara verdiği cevap, sürecin
devam ettiği, yüksek ihtimalle hapise gireceği ve belki bir daha bunları
paylaşma imkanının olamayacağıydı. Bu cevap beni çok üzmüştü. Hapisten
çıktığında hapishanede verilen kartı bile paylaşmıştı Facebook’ta. Hapise
girmeden önceki dönemde, kıyafetlerini yaktığı kız arkadaşıyla beraberdiler, Manchester’da
bir bar işletiyorlardı. Hapise girip çıktı, beraberdiler ve hatta hala da
beraberler. Ve hala sevdiği filmleri, aktör ve aktrisleri, şarkıları albümleri
sık sık paylaşıyor Instagram hesabında. Pandemi döneminde de en tombik haliyle videolar
paylaşarak hayranlarını sevindirdi sağolsun :)
Normallerin dışında olan yetenekler normal beyinlerden çıkmıyor. Her ne kadar bu durum Jaime için “şirazesi kaymış” seviyesinde olsa da, ona ve Marion’a olan sevgimizi engellemiyor. Keşke bir üçüncü stüdyo albümü de olsaydı ve o ses rengine ve kıvraklığına biraz daha maruz kalsaydık demeden edemiyorum.
Jaime hapse girdiği için
yapılamayan konserler 2018’de yapıldı. Bunlardan birine katılabildim için kendimi
çok şanslı hissediyorum. Konsere ait videoları Instagram hesabımızda
görebilirsiniz. 2020’de de konserler yapılacaktı, fakat malumunuz, pandemi
sebebiyle uçtuuuu gitti. Pandemi bi biterse inşallah…maskesiydi, aşısıydı,
mutantıydı, mRNA’sıydı, varyantıydı vs.
Bu arada, yukarıda Johnny
Marr’a gözbebeği dedim. Öyle elbette. Fakat “gıcıklar” her zaman tercihimdir.
brit
me
Yorumlar
Yorum Gönder