KONSER ARŞİVİ: Liam Gallagher - 14 Ağustos 2018

Marion: Minds Are Cruel

Sene 1998, sonbahar aylarındayız muhtemelen. HBB’nin daha önce de bahsettiğim belli sıra ile yayınlanan klip akışında, brit mavisi bir klibin içerisinde Vogue’dan fırlamış gibi bir adam beliriyor. Bu adam klibin sonunda yere devrilecek olan bir sandalyede oturmakta, huzursuz huzursuz kıpırdanmakta ve kameraya dik dik bakmaktadır. O anda ekrandan biraz uzaklaşmak isteyebiliriz, ancak bu sadece birkaç saniye sürer, çünkü şarkının girişi “Brit Pop’a Giriş 101” dersi kapsamında verilebilecek en güzel örneklerden biridir. Bu girişin etkisi vokalin de girmesiyle birlikte boyut atlar, çünkü duyabileceğiniz en güzel ses renklerinden biriyle tanışırız. Şarkı ilerledikçe, sürükleyici bir hikaye okurcasına enstrümanları ve vokali takip ederken anlarız ki, yeni bir işimiz var artık.

Yeni işimiz Marion’dır. Yeni işimiz Jaime Harding’tir.



Şu an bu işimiz kolay, çünkü tüm diskografisine ulaşılabiliyoruz Marion’ın. Fakat 1998’de sadece elimizde Miyako Hideaway klibi vardı. Şarkıyı her dinlediğimde yirmi üçüncü saniyedeki “hate” hareketi gelir gözümün önüne hala. Daha fazlasına ulaşabilmek için o günlerde interneti zorlamak da bir işe yaramıyordu. Zaman zaman belirttim daha önceki yazılarımda, sevdiğimiz şarkının sözlerine ulaşamıyorduk diye. İşte o şarkı bu şarkıdır.


Ömrü hayatımda Marion’dan daha fazla aradığım bir şey olmadı. Torrent’i keşfedene kadar Marion’ın başka herhangi bir şarkısına ulaşamadım. Ve anahtar kelimenin önemini de yine Marion sayesinde öğrendim, zira ilk albümlerinin adını yazıp karşımda “Marion – This World and Body” torrentini görünce çıldıracaktım neredeyse.



1993 yılında İngiltere’de Macclesfield’da kuruluyor Marion ve doğrudan Madchester içerisinde yerlerini alıyorlar. O dönem diğer Madchester’lar ile kıyaslansalar da, The Smiths’in gözbebeği Johnny Marr 2013’te Q Magazine’in "What’s the most underrated record you’ve been involved with?" sorusuna verdiği cevapta konuyu netleştiriyor; "I’d say an album I did in the mid-90’s called The Programme with Marion, which I produced. Jaime [Harding, singer] was actually living the life that Brett Anderson was singing about and that Pete Doherty could only dream about, which was unfortunate for Jaime. He was such an incredible singer and an interesting writer; I wrote a few songs with him on it and I played on most of the tracks. He was one of the biggest wastes of musical potential that I’ve ever come across, sadly. But, yeah, it’s a good record."




Jaime Harding, Brett Anderson’ın şarkılarında bahsettiği, Pete Doherty’nin ise sadece hayal edebileceği hayatı yaşadı ve bu ona gerçekten çok pahalıya patladı. Uyuşturucu ile olan ilişkisi sebebiyle yaşadıklarını, NME’deki büyük hayranlarından biri olan Talia Soghomonian’a tüm detaylarıyla anlatmış 2011’de, albüm olarak da yayınlanacak “Alive In Manchester”dan önce.

(https://www.nme.com/blogs/nme-blogs/whatever-happened-to-marion-761843).

Röportajı okuyunca yaşadığı depresyonların boyutunu az da olsa kavrayabiliyoruz. Sağlık durumunun vahametini de kalp fizyolojisi hakkındaki bilgisinden anlayabiliyoruz. Bu röportajda üçüncü albümden, yeni şarkılardan bahsediyor, fakat ne yazık ki böyle bir albüm görebilmiş değiliz henüz. Bir gün görürüz umarım.



Bunca olaydan sonra Jaime artık uslandı diye düşünebilirsiniz, fakat durum böyle değil. 2016’da, tam da 2012’deki Alive In Manchester’dan sonra vereceği ilk konserler olan yirminci yıl kutlamaları konserleri öncesinde, telefonla ulaşamadığı için kız arkadaşına kızıp kıyafetlerini yakıyor (duvara kafa atan emoji). Kundakçılık sebebiyle hapis cezası alıyor ve beklenen konserler silsilesi de iptal oluyor. Hapise girmeden önceki dönemde Facebook’taki hesabında sürekli sevdiği şarkıları ve filmleri paylaşıyordu. Gerilim filmlerini çok sevdiğini o dönemde öğrendim, ki zaten Marion isminin de Alfred Hitchcock’un Psycho’sundan geldiğini biliyorduk. Neden sürekli bunları paylaşıyorsun diye merak edip soranlara verdiği cevap, sürecin devam ettiği, yüksek ihtimalle hapise gireceği ve belki bir daha bunları paylaşma imkanının olamayacağıydı. Bu cevap beni çok üzmüştü. Hapisten çıktığında hapishanede verilen kartı bile paylaşmıştı Facebook’ta. Hapise girmeden önceki dönemde, kıyafetlerini yaktığı kız arkadaşıyla beraberdiler, Manchester’da bir bar işletiyorlardı. Hapise girip çıktı, beraberdiler ve hatta hala da beraberler. Ve hala sevdiği filmleri, aktör ve aktrisleri, şarkıları albümleri sık sık paylaşıyor Instagram hesabında. Pandemi döneminde de en tombik haliyle videolar paylaşarak hayranlarını sevindirdi sağolsun :)

Normallerin dışında olan yetenekler normal beyinlerden çıkmıyor. Her ne kadar bu durum Jaime için “şirazesi kaymış” seviyesinde olsa da, ona ve Marion’a olan sevgimizi engellemiyor. Keşke bir üçüncü stüdyo albümü de olsaydı ve o ses rengine ve kıvraklığına biraz daha maruz kalsaydık demeden edemiyorum.



Jaime hapse girdiği için yapılamayan konserler 2018’de yapıldı. Bunlardan birine katılabildim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Konsere ait videoları Instagram hesabımızda görebilirsiniz. 2020’de de konserler yapılacaktı, fakat malumunuz, pandemi sebebiyle uçtuuuu gitti. Pandemi bi biterse inşallah…maskesiydi, aşısıydı, mutantıydı, mRNA’sıydı, varyantıydı vs.

Bu arada, yukarıda Johnny Marr’a gözbebeği dedim. Öyle elbette. Fakat “gıcıklar” her zaman tercihimdir.

 

brit me

 

Yorumlar